21 Kasım 2009

Tebdili mekanda ferahlık vardır





Arılarımızı yeni yerlerine taşıdık kısmet olursa yeni resimleri daha geni bir perspektiften çekip yayınlayacağız. Buraya taşımamızın amacı ovadaki ayazdan arıları koruyarak daha korunaklı ormanlık bölgeye taşımak ha birde pürenden faydalanmak.Açıkçası pek bal almayı hesap etmiyoruz ama yine günlük yiyeceği çıksa yeter diyoruz. Buraya gelmeden önce varroa ilaçlamasını yaptık ve faydasını da gördük. Aman ha aman benim arımda varroa yoktur diye mücadeleyi pas geçmeyelim çünkü bilim adamları arıların üzerinde çılak gözle varroa gördüğünüzde artık yavaş yavaş iş işten geçtiğinin ifadesidir demektedirler. Çünkü yayılım ve tabiri caizse hastalık koloniyi sarmış demekmiş. Onun için farklı ruhsatlı ilaçlarla ve ruhsat gerektirmeyen organik mücadele yöntemleriyle ilaçları değiştirerek kullanalım. Mesela baharda a grubu ilaç kullanıyorsak sonbaharda b grubu ilaç kullanmalıyız.
Konu biraz dağıldı sanırım .Kışlık konaklayacağımız yerde kovanlarımızın arası fazla aralı olmamalı nemden de etkilenmemeleri için yerden teması kesmemiz gerekmektedir. İlerleyen günlerde havaların soğumasıyla kovanlarımızı içine de değişik izolasyon yöntemleriyle kovan içi ısısını arıların minumun bal tüketmelerini sağlayacak şekle getireceğiz kısmet olursa. ..

28 Eylül 2009

Bir garip misafir






Bugün arılığa gidip fazla petekleri kovandan arıları biraz sıkıştırmak maksadı ile aldığımında bu davetsiz misafirle karşılaştım.Canlı olduğu içinde hemen üzerimdeki cep telefonu ile çekeyim dedim ama nerden bilebilirdim ki bizim yaramazların cep telefonu ayarları ile oynadıklarını. İşte oynayınca da böyle bir  sonuç çıkıyor ortaya minimum çözünürlük. Ha bu arada cep  telefonuna elimi attığımda birden Mehmet amca aklıma geldi. O baz istasyonu mağdurlarından bundan yaklaşık 2 sene evvel arılığının tam 500 metre karşıdan gören yerine bir baz istasyonu kurulmuştuda ondan sonra devamlı arıların gelişmediğinden bahsedip durdu. 1 sene kadar evvelde buna baz istasyonunun sebep olduğunu söyledi. Çünkü ortamda ve uygulamalarda değişken olanın sadece bu baz istasyonunun olduğunu söyledi. Ve ekledi aslında arılığa cep telefonuyla gitmemek lazım dedi. Bence de gitmemek lazım hem arıları rahatsız etmez hemde bizi zırt pırt çalıp rahatsız etmez. Acil durumlar için yine de götürelim ama araçta bırakalım en iyisi.  

6 Eylül 2009

Arılarımızı yeni yerine taşıdık

















Arılarımızı biraz geç kalsakta susam bitkisinin olduğu yere götürdük. Kısmetse sezonun bölgemizdeki son balını alırız . Ama daha çok eşek arılarından kurtulduğuma seviniyorum sanırım arılarda çok seviniyordur.



Başımızın belası eşek arıları



Bu yazda her yaz olduğu gibi eşek arıları başımızın belası malesef. Birde bunun üzerine son 46 yılın en kurak yazını geçiren bölgemizde eşek arıları iyice azıttı ve böyle görüntüler görünür oldu. Bizde elimizden geldiğince mücadelemize devam ediyoruz.

3 Temmuz 2009

Bu sezon son durumlar


Bu sezon tahminim odurki Tüm yurdumuzda verimli bir sezon olacağa benziyor. Çünkü bizim buralarda sanki arılar geçen senenin intikamını alır gibi ver habire çalışıyor. Görünen odurki hazır petek fiyatlarının sezon başında 12 liradan 20 liraya yükselmeside olayın boyutlarını gösteriyordur herhalde. Ama iktisat teorilerinden arz talep dengesi ise bu sene bal fiyatlarının düşük olacağını işaret ediyor. Çünkü bu kadar çok üretilen bal pazar bulmakta sorun olacak gibi görünüyor. Haydi hayırlısı bakalım ne olacak. Arınız güçlü ürününüz bol olsun......

2 Haziran 2009

Akdeniz Bölgesinden son durum


Bölgemizde nihayet ayçiçekleri açmaya başladı. Bu sene durum farklı olacak çünkü yağışlar dolasıyla ayçiçeğinde ekim zamanı farklılıklar gösterdi. Sanırım bu da bal akım süresiyle doğru orantılı bir gelişme olacak.

19 Mayıs 2009

Bölgemizden son durum



Bölgemizde son 76 yılın en yağışlı kışı geçmesinden dolayı hem çiftçilerimiz ürünlerini ekmekte gecikti hemde güneşli günlerin az olması sebebiyle ayçiçeği geçen seneye göre açmakta biraz gecikti.  Son 76 yıl deniyor ama bu sanırım ölçülebilir istatistik meterolojide belkide 76 yıl önce başladıki bu tarih veriliyor, yada 77 yıl önce bundan daha yağışlı bir kış geçirmiştik.:) Neyse biz Allahın izniyle dört gözle, ekonomik sıkıntılardan dolayı bölgemizde çiftçilerimizin gözdesi bebeği haline gelen ayçiçeklerinin açmasını bekliyoruz. sanırım onlarda 1 haftaya kadar açar herhalde.

9 Mayıs 2009

Geçen yıl ve bu yıl kıyaslaması






Bu sene bölgemizde, sanırım benim yaşamım boyunca da ilkkez yaşadığımız bahar ayı sayesinde ayçiçekleri büyümekte ve ekilmekte geciktiler. Yağmurun yanısıra bölgemiz soğukta geçti. Maşallah bölgemiz de meterolojinin bildirdiğine göre son 76 senenin en yağışlı senesini geçirmiş çukurovamız. E tabiiki böyle olunca manzara buğdayların yatması, ayçiçeklerininde geç ekilmesi ve ayçiçeklerinin boy atmamasına neden oldu. Artık bizim için hayırlımı oldu hayırsızmı oldu onu zaman gösterecek. Ama bizler yaradanda hep hakkımızda hayırsını istemek durumundayız. Alttada geçen sene yine hemen hemen aynı döneme ait fotograflar kıyaslama açısından faydalı olacaktır.

28 Nisan 2009

Ana arı üretimi hakkında birkaç bilgi

Ülkemiz arıcılığının gelişmesi adına yapılması gereken en önemli şeylerden biride bence suni tohumlama işi ama ben daha çok benim gibi suni tohumlama olamadan amatör anlamda ana arı üretimindeki safhada ana arının kalitesini belirleyen birkaç veriden bahsedeceğim. Ana arı gelişim evresini bilgimiz gibi yaklaşık 16 günde tamamlar. Bu gün sayısını kısaltan faktörlerden birisi arıların veya bizlerin 2-3 günlük larva ile yaptığımız ana arı memeleridir. 2-3 günlükken kullanılan larvalar hem erken çıkıyor ki "bu sanırım arıcılar tarafından istenen bir gelişmedir" ancak  yapılan araştırmalar gösteriyorki 1 günlük larvalardan yetiştirilen ana arılarda 3 günlük larvalardan yetiştirilen ana arılardan %30 ile 50 arasında değişen oranlarda spermetozoa tespit edilmiş. Bu nedemek oluyor peki dersek bu şu demek oluyorki verimli ve kaliteli bir ana için küçücük kurtçuk şeklindeki larvaları kullanacağız.Burdaki rakamsal tespit 3 günlük üzerine ama yapılan araştırmalar 2-3 larvalardan üretilen analar ile günlük larvalardan üretilen analara göre daha ufak, ovarial sayısının daha az, sperm kesenin çapının ve hacminin daha küçük olduğu tespit edilmiştir. Birde yetiştirici kolonimizin yeterince bal stoğu yavrusu ve polen olaması lazımki beslenen analar verimli ve sağlıklı olsun. Ayrıca varroaya karşıda her ihtimale karşı gardımızı sağlam almamız gerekiyor. Burdaki bir diğer önemli hususta erkek arı faktörü; erkek arıda 24 günde ergin arı 14 günde de cinsi erginliğe ulaştığı hesaplanırsa toplam 40 günde erkek arının yetiştiği anl.aşılır. Birde bunun üzerine bir kraliçe arının uygun tohomlama için yaklaşık 10-12 erkekle çiftleştiği varsayılırsa bunun hiçde hafife alınamayacak bir iş olduğu anlaşılır. Bu arada birde ananın çiftleşme uçuşuna çıkış zamanı varki oda 6. ila 10 gün arası oluyor bunuda takvime eklemek lazım. Buna mukabil 15 günden yaşlı anaların dokularının elastikiyeti azaldığından daha az sperm depoladıkları tespit edilmiştir.  Ben açıkçası bazı bloglardan takip ettiğim kadarıyla bu konuda bayağı hızlı giden arkadaşlarımın olduğunu görüyorum. Bunuda nasıl yapıyolar nasıl yetiştiriyorlar  doğrusu pek aklım almıyor. Kesinlikle yanlış anlaşılmasın sadece zamanı nasıl yetiştirdiklerini çözemedimki bu senede kış bayağı uzun sürdü ilaveten sıcak iklim kuşağında bile yağmur, soğuk hiç eksik olmadı. Geçen sene 27 nisanda boy atan ayçiçekleri şuan topraktan çıkma savaşı veriyor.

30 Mart 2009

Bahar Çalışmaları


 Baharı yaşamaya başladığımız, arıların yavruya başladığında şu ılık günlerde erken ilkbahar döneminde yapmış olduğumuz varroa mücadelesinden bazılarında mücadeleyi varroa kazanmış gibi görünüyordu.Fakat eldeki imkanlarımız artık eskisi gibi kısıtlı olmamakla birlikte mücadelemizde can alıcı noktaya ve ayrıca çeşitli olmakta. Bu bağlamda attardan aldığım kekik yağını yan mücadele ürünü olaraktan kullanmaya karar verdim. Kaybedeceğim birşeyin olmaması müdahalede bana cesaret verdi desek yanlış olmaz. Ayrıca kalıntı problemide sıfır. Yalnızca dikkat edilmesi gereken konu hava sıcaklığının 30 C fazla olmaması. Yalnız uygulamadaki en büyük sorun kekik yağındaki mg. hesabının olmaması ve uygulama dozajının tesbit edilememesi , kısacası tarafımdan salllamaya kullanılan bir yöntem.Ama araştırmaların devam ediyor yakında koloni başına doz oranları yayınlanacak.


 Yukardaki kolonimde iyi yavru var sayılı fakat bölgemizde aralıksız yağan yağmur nedeniyle vede portakal çiçeklerinde de hava şartlarına bağlı olarak açmakta gecikmesinden dolayı bir miktar açlık çekmekteler. Çıtalar tamtakır dense yanlış olmaz sanırım. Kovandaki açlığın bence bir belirtiside kovan önünde yavru arılar tarafından yığılmanın  aşırı olması gibi geldi bana. 

Yukarıda elemanlara bir yemlik yetmeyeceğini düşündüğümüzden dolayı şurup duble yapıldı.


Maşallah yavru durumu iyi. Ama burada özellikle bu günlere dikkat etmek lazım.Çünkü gelir gider dengesinde oldukça bir bozulma var düşünsenize kazanan 1 , tüketici 2 yada 3 , durum böyle olunca takviye vermek gerekiyor elbette. 

8 Mart 2009

İlkbaharda besleme arı gelişimi

Bölgemizde şu günlerde ihtiyar kurtların tabiriyle cemreninde düşmesiyle havalarda belirgin bir ısınma oldu ve arılarda bir telaştır başladı bakalım. Aslında bizim dam gülü hergün ziyaretimizin meyvelerini az da olsa vermiş olmalı ki dalak yapmış. Bu nektar yönünden kıt polen yönünden zengin zamanda arıların şerbet takviyesi unutulmamalı kesinlikle aç bırakılmamalıdır. Soğuk kış günlerinden kalma alışkanlığımızda kovan dışı sıcaklıklar normale dönene kadar (yükselene) izalasyon ihmal edilmemeli en azından gereksiz bal sarfiyatı bir şekilde önlenmelidir. Açıkçası bir önceki yayında Muhsin Hocanın belirttiği gibi sadece şerbetle beslemeye kalksak sanırım arının başından ya ayrılmamalıyız yada bir tane şeker fabrikası almalıyız. Aslında sorun kaynağı birincisi nektar azlığı ikincisi evde tüketicinin çok olması yani tarlacı arı mevcudumuzyılın diğer dönemlerine göre en dengesiz olduğu dönem olması. Düşünsenize kovanda 1 kişi getiriyor 2-yada 3 kişi götürüyor. Yani kovan bütçe açığı veriyor. Tabiki bizim bu durumda dış borç vermemiz lazım eğer yazın bal olarak almak istiyorsak. Mevcudumuzun çok olması kovanımızın güçlü olması için bu günleri iyi değerlendirmeli şerbet takiviyesini asla ihmal etmemeliyiz.

Yukarıda petek benim geçen yaz aylarından beri gözaltında tuttuğum bir koloniye ait. Bu kolonin kraliçe arısını bir arkadaşım hediye etmişti bende bir çıta ayırıp koloni oluşturmuştum. Kraliçe pek çelimsiz verimsiz olduğu daha o günden belli idi. Açıkçası benim iş olsun diye tuttuğum bir koloni idi. Bahar ayları başlarken baktım bundada bir kıpırdanma oldu fakat mevcut azlığının verdiği dezavantaj ve piyasaki nektar azlığında körüklemesiyle arılarda yağma olayı meydana gelebiliyor. Oysaki kovan uçuş deliği çok dar olduğu ve şuruplamayı akşam üzeri yaptığım halde arıyı şerbet vermemin 2 . haftasında yağmalandığını farkettim. Neyseki ana arı yaşıyor. Bu durumda kovandan 1 çıta alıp kovan deliğini bir arı girecek kadar daralttım bakalım haftaya ne olacak?

4 Mart 2009

Arılarda besleme

Sayın Prof.Dr.Muhsin DOĞAROĞLU hocamızın arılarda besleme ile ilgili son derece faydalı olduğuna inandığım bir video.  Hocam gerçekten güzel anlatmış. Son günlerde bildiğiniz gibi arılarda besleme ile ilgili değişik blog ve sitelerde değişik görüşler öngörülmektedir. Ben kendi bloğumda kendimi ifade ederken hiçbir zaman bilimsel olmayan ,Turk Gıda Kodeksine uygun olamayan ve dünya litaratüründe olmayan ve Devrim hocamla tartışmadan hiç bir zaman bloğumda göremezsiniz. Çünkü bu çok büyük bir sorumluluk insanlar buralardan edindiği bilgilerle belkide bütün umutlarını bağladıkları arıcılık işine başlayacaklar.Burdan arkadaşlarımdan istirhamım eğer böyle birşeyle karşılaşırsanız lütfen beni uyarınız, üzülmem aksine sevinirim hata yapmamı engellediğiniz için. Bunu niçinmi söylüyorum ? Eski blogçu arkadaşlar bilirler bu besleme işinde bazı arkadaşlar torba torba polen biriktirip kışın poleni arıya veriyorlardı ve bunuda öğünerek söylüyorlardı. Bu nedenle benim sizlerden istirhamım bu bende olsam arıcılar araştırmacı olmalı kendi kafalarında ölçüp tartmalı ve tek kaynağa bağlı kalmamalıdır.

17 Şubat 2009

Bazı söylemlere yanıt

Bir arıcı arkadaşın sitesinin yorum kısmında benim yaptığım yorumla ilgili aynen aşağıdaki ifadeler yeralıyordu. Bende cevaben kırmızı ile yazılmış yorumu yapma gereği duydum ama kendileri yayınlamak gereği duymadılar bende kendimi ifade etme adına yayınlama ihtiyacı hissettim. İnşallah kendimi doğru ifade edebilmişimdir.Burda tekrar belirtmek isterimki ben kimseyi yargılamadım ve hep doğruyu arama peşinde oldumki burdaki doğrular veya yanlışlar toplumun hepsini ilgilendiriyor.  

"Fatih cim davanda yolun açık olsun ilk önce Adanadaki arcıcılardan başla, sizin bir hemşeriniz geçen sıradan antibiyotikleri yayınlayıp ilk önce bunları verecem dedi, elindede güzel bir bidonu vardı. Bir işi başlatmanın yolu ilk önce kendi civarından başlamaktır.

Ben arılarımza zehir degil invert şurup veriyorum. Zehir verdi diyenlerin kimler oldugunu biliyorsundur, makaleleri çarpıtıp arıcılara yalan söyleyen ve birde o toplantınızda kimya öğrencisinden eksiklerini giderenleri yani.
Yapmış olduğum invert şurubun zehir oldugunu nerden çıkardınki, sen yalancılarla yoluna devam et."



"Alicim intenette blog kurmamızın(kendi fikrim) amacı doğruğu bulmak insanları kırmadan doğruları elimizden geldiğince anlatmaktı.Ha ben herşeyimi biliyorum haşa çoğu şeyi internetten , yakın arıcı dostlarımızdan, hocalarımızdan öğreniyorum, öğrendim. Neticede benim mesleğim arıcılık değil.Ama şunu rahatlıkla söyleyebilirimki bilimsel verilerle öğrendiğim kadarıyla evde invert şurup hazırlamak tabiri yerindeyse rus ruleti oynamakla eşdeğer.Hayatta sağlığın özellikle insan sağlığının şakası olmaz. Ben diyorum ki evde hazırladığınız invert şekerin HMF değeri yüksek olabilir, buda canlılar için toksik değerlerin aşılması demektir.Ha bu sende belki beklenen etkiyi vermez ama bir başkasında genetik yatkınlığıda varsa verebilir. İkincisi; ben kimseyi bana muhalif veya benim fikirlerimi beğenmiyor diye yalancılıkla suçlamadım.Dinen de iftira yerine geçer.haberin olsun. Ayrıca kendime göre yanlış veya doğru senin fikrine de saygım var."

10 Şubat 2009

01.02.2009 Anarto Toplantı kararları

Anadolulu arıcılar topluluğu (ANARTO) olarak 01.02.2009 tarihinde “İnvert şeker nedir? İnvert şurup ile arı beslemenin sonuçları ve HMF ’ konulu toplantı kritiği

Konu kimya bilimiyle de ilgisi olduğu için Dokuz Eylül Üniversitesi Kimya Öğretmenliği bölümü öğrencisi sayın Nadide Ünal toplantımızın baş konuğu idi.

Bizlerle şu bilgilerini paylaştı:

‘İnvert şeker, asidik ortamda sakkarozun (toz şekerden elde edilen şeker şerbetinin) ısıtılması sonucu glikoz ve fruktoza ayrışması sonucu oluşur ve bu olaya da inversiyon denir. Fruktoz ve glikozu ise polarografik analizlerde polarize ışığı çevirme açılarından faydalanarak ayırmaktayız. İnvert şeker ve sahte balın yapay baldan HMF yardımıyla ayrılması konusundaki ayrıntılı bilgiyi ve bu konuda ilginizi çekecek bir deneyi www.katalizor.net adresinde ‘katalizör’ dergisinin birinci sayısında bulabilirsiniz.*

Asıl konu ise Katalizör de belirttiğim deneyde olduğu gibi HMF ile invert şeker arasındaki ilişkidir. İnvert şeker ile beslenen arıların ürettiği baldaki HMF oranının yüksek olması insan sağlığını tehdit ettiği gibi balın yapay olduğunu da işaret etmektedir. İşte bu durumda siz arıcıların ve arıların bin bir emekle ürettikleri bal HMF oranının yüksek olması sonucu besin değerini yitirmektedir. Bunun yanı sıra bal üreticisine güvenerek bal satın alan tüketici ise bu durumun farkına vardığında üreticiye olan güvenini yitirmektedir.

İnvert şekerin evde yapılıp yapılmayacağı sorusunun cevabını sanırım yukarıdaki açıklamadan sonra duymak istemiyorsunuzdur J Ancak evde istemeden de olsa annelerimiz invert şekeri üretmişlerdir. Reçeller, marmelatlar buna örnektir. Limon tuzu ile ortamı asidikleştiren annelerimiz yüksek ısıda şeker koydukları meyveleri invert etmektedirler.

Bir diğer konuda evde üretilen ve elverdiği ölçüde invert edilen şekerin içindeki invertleşme oranıdır. Bunu ne yazık ki ev ortamında belirlememiz mümkün değildir. Çeşitli analizler ile invert şeker oranı tayin edilmektedir ve bu laboratuar ortamında olabilmektedir.’

*Katalizör de belirtilen deneyi ev ortamında yapmak istiyorsanız, lütfen kimyasallar ile direkt ve uzun süreli temastan kaçınınız. Çevrenizdekileri bu kimyasallar ile etkileşimden koruyunuz ve onları bu konuda uyarınız. Ayrıca kimyasalların kullanımı konusunda bilgileniniz.

Toplantıda Nadide Ünal’ın bizlerle paylaştıkları bu kadar.

Son olarak toplantıda konuşamadığımız; fakat HMF ve invert şeker konularında gerekli gördüğümüz bilgileri de sizlere paylaşmayı istedik.

HMF sınırı balda en çok 40 mg./kg.dır. Bir başka tanıma göre pişirme ya da siterilizasyon esnasında gıdalara uygulanan ısı işlemeleri sonucu indirgen şekerlerin, aminoasitlerle oluşturduğu ve enzimatik olmayan “Maillard reaksiyon” neticesinde oluşan en temel ana üründür. HMF’nin sitotoksik, genotoksik ve tümörijenik etkileri olduğu tespit edilmiştir. HMF işlem sırasında ısıtmakla oluştuğu gibi uzun süre bekletilen ballarda da zamanla oluşabilmektedir. Balda HMF oluşumu PH, sıcaklık, ısıtma süresi ve şeker konsantrasyonuna bağlı olduğundan balın kalitesini belirlemede kullanılan en önemli kriterlerdendir. HMF taze ballarda az miktarda bulunur. Balın uzun süre depolanması ve yüksek sıcaklıkta ısıtılması sonucu bu oran 30-40 miligram/kilogram a yükselirken bazen bu sınırları da aşabilmektedir. Ayrıca bu oranın l50 mg/kg dan büyük olması bala invert şeker katıldığının bir belirtisidir. Türk gıda kodeksine göre balda invert oranı çiçek balında %65 salgı balında ise % 60 oranından az olamaz. Tabi ki bunlar doğal olarak arılar tarafından yapılan inversiyon oranlarıdır. HMF oranı ise yine balda 40 mg/kg dan fazla olamaz.

İnvert oluşumu sırasında reaksiyonlar gerçekleşirken bir aktivasyon enerjisi engeli ile karşılaşırlar bu enerji engeli reaksiyonun gerçekleşmesini ortaya koyar bu engel ne kadar çabuk aşılırsa reaksiyon o kadar hızlı olur işte invert şeker elde etme sırasında HMF oranını arttırmamak için bu aktivasyon enerjisini düşürmek gerek ki işte bu engeli düşüren enzim adı verilen yapılar son derece zor elde edilen yapılardır. İşte bu aktivasyon enerjisi ısı etkisiyle aşılmakta ve bu durum HMF oranını artırmaktadır.

2006 yılında Food Chemistry (Gıda kimyası) dergisinde yayınlanan bir araştırmada Bal, sakkaroz şurubu (bildiğimiz toz şekerden yaplan şurubu) ve invert şeker şurubu (yapılan işlem fiziksel ve kimyasal işlem ile sakkarozun glikoza ve fruktoza çevrildiği şurup) ile beslenen 3 grup arı kolonisinden elde edilen balların özellikleri karşılaştırılmıştır. Araştırmada kulanılan invert şeker, Sakkaroz şurup 88 0C de 2 saat tutulmuş ve 70 0C ye kadar soğutularak, şurup 2.15 PH e gelene kadar 0.1 % lik HCl (Hidro klorik asit) solusyonu eklenmiştir. Daha sonra ellerinde bulunan bu asidik şurubu nötür hale getirmek için Na2CO3 (sodyum karbonat) kulanılarak hazırlanmıştır.

Araştırma sonunda, yapılan invert şurup ile beslenen arılardan alınan balda HMF oranı bal ve sakkaroz şurubu ile beslenen arılardan elde edilen baldan 20 katı kadar daha fazla çıkmıştır. Araştırmacılar bunun sebebini invert şeker şerbetinin yüksek ısıya tabi tutulmasından kaynaklandığını belirtmiştir. Ayrıca araştırmada, balın kalitesinde etkili olan ve balda yüksek düzeyde bulunması istenen diyastaz enzim aktivitesine baklmıştır. Bu enzim, doğal bal ve sakkaroz şeker şerbeti ile beslenerek elde edilen ballarda yüksek çıkarken, invert şeker şurubu ile beslenerek elde edilen balda düşük düzeyde bulunmuştur.

Araştırmacılar HMF düzeyinin 30 mg/kg kadar arılar için güvenli olduğu, HMF düzeyinin 150 mg/kg üzerine çıktığında arıların ölmesinin artığını gösterdiğini, HMF nin yüksek konsantrasyonda bulunduğunda toksik özelliği nedeniyle arıların sindirim sisteminde ülsere neden olduğunu belirtmişlerdir.

Bu anlatılanlar ışığında arı dostlarımızına, arı beslenmesinde HMF oranı düşük, diastas enzim aktivitesi yüksek olan kaliteli besin kaynaklarını kullanmalarını öneriyoruz. Pancar yada şeker kamışından yapılan toz şekeri ile hazırlanan şeker şurubunda önce suyu kaynatmalarını, suyu ateşten indirdikten sonra şekeri bu suda çözmelerini, bu yolla şeker şurubunda arıya zararlı olan HMF’ nin oluşmasını engellemelerini tavsiye ediyoruz. . İnsan beslenmesinde kullanılan balları kristalize olduktan sonra yüksek ısıya tabi tutmamaları balda HMF oranını yükseltmeyeceğinden, sağlıklı bir şekilde kullanılmasını sağlıyacaktır.

KONU HAKKINDA DAHA GENİŞ BİLGİYİ DEĞERLİ HOCAMIZ DEVRİM HOCANIN ÖNCÜLÜĞÜNDE OLUŞTURULAN ANARTO SİTESİNDEN EDİNEBİLİRSİNİZ.

Not;Yukarıda geçen bilgiler 01.02.2009 toplantısında konuşulan bilgilerdir.

Burdan www.gıdacilar.net sitesine ve katalizör e teşekkürler..

Fatih Güneş, Nadide Ünal, Devrim Oskay

8 Şubat 2009

01.02.2009 Anarto Toplantı

Anarto Topluluğu tarafından 01.02.2009 tarihinde yapılan toplantı sonuçları çok yakında www.anarto.com sitesinde ve bazı bloglarda yayınlanacaktır.

17 Ocak 2009

TOPLANTI İNVERT EDİLMİŞ ŞERBET



Sayın arı dostları , 01.02.2009 tarihinde saat 20:00 de " İnvert edilmiş ürünlerle koloni destekleme" ile ilgili msn toplantısı yapılacaktır. Katılmak isteyen tüm arı dostları davetlidir. fatihgunes